Ekonomi dalgalanır, belirsizlik artar, gelecek tahmin edilemez hale gelir… ve işte o zaman ilginç bir tüketici refleksi devreye girer: Doom Spending! Yani, “Madem her şey kötüye gidiyor, o zaman şimdi harcayayım” psikolojisi.
Bu sadece bireyler için değil, şirketler için de geçerli. Hepimiz o anı yaşadık: Fiyatlar yükseliyor, tedarik zinciri kırılgan, maliyetler oynak. O zaman ne yapmalı? “Ya şimdi almazsak?” paniğiyle stokları şişirmek mi, yoksa sakin kalıp büyük resmi görmek mi?
Satınalmacı gözüyle bakınca, doom spending tam anlamıyla bir bıçak sırtı. Korkuyla verilen ani kararlar, bütçeyi ve nakit akışını zora sokabilir. Geçmişte birçok şirketin, “kriz fırsattır” diyerek plansız harcamalara girdiğini ve sonra bu yükün altında kaldığını gördük. İşte tam burada, gerçek satınalma becerisi devreye giriyor: Krizde sağduyuyu koruyabilmek!
Aslında mesele şu: Ekonomik dalgalanmalarda reflekslerle değil, verilerle hareket eden kazanır. Panik değil, strateji belirler. “Ya fırsatı kaçırırsak?” sorusuna kapılıp gereksiz harcamalar yapmak yerine, gerçekten ihtiyaca dayalı ve geleceği gözeten kararlar almak gerekir.
Sonuçta satınalma bir sanattır. Kriz anlarında en iyi performansı sergileyenler, panikle değil akılcı adımlarla ilerleyenlerdir.
Sevgili dostum, sence Doom Spending iş dünyasında nasıl yönetilmeli? Geçmişte böyle bir durumla karşılaştın mı? Yorumlarda paylaşır mısın?
Kaynaklar
- DW Haber kanalı
- Harvard Business Review
- Bloomberg

Bir yanıt yazın